Antalyaspor tehlikeli bölgeden kendisini kurtardı ya.,
Dolayısıyla Kırmızı-Beyazlı ekip ve sevenleri rahat bir nefes aldı.
Birilerine bu durum neden batar arkadaş?
Neden?
Koskoca Antalyaspor zamanında üç kısma bölünmüş.
Antalyaspor Kulübü, Antalyaspor Vakfı ve Antalyaspor A.Ş.
40 yıllık Gazetecilik Meslek hayatının neredeyse 30 yılını spor gazeteciliğine, dolayısıyla Antalyaspor’a vermiş birisi olarak bana, “Kendi çapında Antalyaspor’u tarif eder misin” deseler.
“Vakıf ile Kulüp para yeme yeri, A.Ş ise para verme” der, bu şekilde özetler geçerim.
Neden mi?
Antalyaspor Vakfı Başkanı Gültekin Gencer mi?
Ve Vakfın belli bir sabit gelir kaynakları var. Otel geliri, reklam alanları ve kiralar. Her daim tıkır tıkır geliyor mu?
Peki bu gelen paracıklar nereye gidiyor?
Veya nereye gittiğini bilen var mı?
7 Mehmet’te yenilen yemeğin bedeli Vakfa mı yoksa Başkan Gültekin Gencer’in şahsına mı fatura ediliyor?
Antalyaspor Kulübü, dolayısıyla başkanı Mustafa Ergün değil mi?
Kırmızı-Beyazlı ekibin profesyonel futbol takımının iç sahada oynadığı maçlarda sahaya çıkan çocuklardan tutun da futbol okullarından, Antalyaspor stora kadar tüm gelirler Kulübe gidiyor mu?
Bu paralara ne oluyor arkadaş?
Profesyonel Futbol takımını bugüne kadar bir gün olsun kampa mı aldınız?
Yoksa takımın deplasman masraflarını mı üstlendiniz?
Takıma bir kez olsun moral yemeği verdiniz mi?
Ne yapıyorsunuz Antalyaspor için gelen paraları Allah aşkına kamuoyuna bir açıklayın da herkes bilsin?
Ve Tabi ki A.Ş.
Yani Antalyaspor futbol faaliyetlerini yöneten Türkiye Süper Ligi’nde mücadele edip, zar-zor da olsa kümede kalan Antalyaspor ve A.Ş yönetimi.
Takımın ligde kalabilmesi için maddi-manevi her türlü gayreti gösterip, Süper Lig’deki takımın başarısı için ellerini kendi ceplerine atan onlar.
Yani başkan ve yöneticiler.
Takımın yanından ayrılmayan onlar.
Futbolcu ve teknik heyet hatta şiştikçe şişirilen personellerle tek muhatap onlar.
Siz söyleyin Vakıf, Kulüp ve A.Ş, yani bu üçü arasında hangi kurum farklı?
Hatta kutsal?
Antalyaspor A.Ş Başkanı Sinan Boztepe bir SİAD buluşmasında, “Konuştuklarımızın arkasında herkes durduğu sürece hiçbir sorun yok ama arkadan iş çeviriyorlarsa, yani adam değillerse benim adam olmayanlarla aynı masada olmama gerek yok. Ne şehri ben kurtaracağım ne de Antalyaspor’u” diyor.
Yani laf ortaya.
Vakıf Başkanı Gültekin Gencer, “Bana bu memlekette adamlığı öğretecek en son adam o kelimeyi ağzına alan kişidir” açıklamasında bulunuyor.
Ve ekliyor: Ligde kalmayı garantileyince kendilerini bulunmaz Hint kumaşı zannetmesin kimse.
Bu ne büyük gocunmadır arkadaş?
Sana mı demiş de alınganlık gösterirsin ki?
Ne demiş A.Ş Başkanı?
Tekrarlayayım mı?
“Herkes konuştuklarımızın arkasında durduğu sürece hiçbir sorun yok ama arkadan iş çeviriyorlarsa, adam değillerse benim adam olmayanlarla aynı masada olmama gerek yok.”
Ne var bunda?
“Rahatsız mı oldun takımın ligde kalmasından” demezler mi?
Neymiş, “Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Ersoy ile Antalya Valimiz Hulusi Şahin olmasaydı şu anda sokağa çıkamazdı adamlık dersi vermeye kalkanlar.”
Kim söylüyor?
Gültekin Gencer.
Zamanında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel olmasaydı senin bırak sokağa çıkacak yüzü, o yaptığın açıklamada kullandığın Eto fotoğrafını kullanacak fırsatın olabilecek miydi?
Kira ve sabit gelir kaynakları bulunan ama Antalyaspor profesyonel futbol takımına faydası olmaktan çok yöneticilerine sallamanın adı da Vakıf başkanlığı olmasa gerek.
